Medrese Arapçasında Hangi Kitaplar Okutulur ?

Medrese Arapçasında Hangi Kitaplar Okutulur ?

Önce sarf, burada yeterli bilgiye sahip olunca nahiv, burada temel kitapları bitirenler mantık ve burada yeterli eğitim alanlar da akaid konularına geçiyorlardı. Bunun üstünde tefsir, hadis ve diğer yüksek islâmî bilim konuları işleniyordu. 1869’da faal İstanbul medreseleri hakkında bir belgeyi değerlendiren Mübahat Kütükoğlu, o zaman İstanbul medreselerinde okuyan öğrencilerden 578’inin Sarf, 3027’sinin Nahiv, 1101’inin Mantık (374 Fenârî, 610 Tasavvurat, 117 Tasdîkât), 287’sinin Akaid Şerhi, 108’inin Kadımir, 182’sinin ise Celâl okuduğunu bildiriyordu. Demek ki, medrese öğrencileri eğitimin başlangıç kısımlarında boğuşup duruyordu (veya müderrisler bu konuları anlatmayı tercih ediyorlardı).

İslâmî bilimlerin temel derslerine hazırlayıcı veya yardımcı olan Sarf, Nahiv, Belâgat, Hesap, Hendese gibi derslere “Muhtasarat” deniyordu. Ancak bunlarda temel eğitim alındıktan sonra diğer derslerin eğitimine başlanabiliyordu.

2.1.1. Sarf

Kelime türemeleri ve fiil çekimleri konularını işleyen temel Arapça gramer biliminin adı. Sarf dersi içinde okutulan kitaplardan en meşhur olanları “Emsile”, “Binâ”, “Maksûd”, “İzzî”, “Merah” ve “Kâfiye”dir.

 

Emsile”: Yazarı bilinmeyen, ama medreselerde yüzlerce yıldır ezberletilen, üzerinde yüzlerce şerh yapılmış temel gramer kitabı. Fiil ve isimlerin çekimlerini örneklerle açıklamaya çalışan küçük bir risale idi.

Binâ”: Gene yazarı bilinmeyen ve kelimeden kelime türet-meye (“tasrîf”) yarayan 35 kuralı anlatan bir kitaptır. Kitap medreselerin başlangıç kitaplarındandı ve öğretim metodolojisi açısından oldukça zayıf bir kitap olduğu için, medrese öğrencileri yıllarca bu kuralları ezberlemeye çalışırdı. Halk arasında söylenegelen “Benim oğlum Binâ okur, Döner döner gene okur” deyişi de bu kitaba işaret etmektedir.

Maksûd”: Gene yazarı bilinmeyen ve Arapça fiil çekim kurallarını anlatan bir ders kitabı idi. Yüzlerce şerhi arasında İmam Birgivî’nin şerhi meşhurdu.

İzzî”: İzzeddin Abdülvahhab bin İbrahim ez-Zincânî’nin ( -1257) sarf, nahiv ve lügat konularını işleyen meşhur eseri. Birçok şerhi yapılmıştır. “İzzî Şerhi Sadettin Hâşiyesi”, Dede Cengî Efendi (-1567) tarafından hazırlanmış ve medrese talebeleri arasında çok tutulan bir eser idi..

Merâh”: Ahmet b.Ali b.Mesut’un sarf ve nahiv konuların-dan bahseden eseri. Buna Kemalpaşazâde’nin yaptığı şerh “Felâh” adını taşıyordu. Bursalı Ahmet Efendi’nin Merah Şerhi talebeler arasında meşhur idi.

Yahya Necmü’l-Eimme’nin “Takrîb“, İbni-i Hâcib’in “Şâfiye” (Seyyid Abdullah Çarperdî şerhi) adlı kitapları da sarf alanında bazı yerlerde okutulan kitaplardandı.

2.1.2. Nahiv

Arapça dilbilgisinin ikinci kademesi olan “cümle yapısı ve kuruluşu” ile ilgili konuların anlatıldığı bir derstir.

Nahiv dersinde en yaygın olarak okutulan kitaplar;

  • Birgivî Muhammed Efendi’nin “Avâmil”, “İzhar” adlı kitapları,
  • İbni Hâcib’in “Kâfiye” adlı kitabı,
  • İbni Hişâm’ın “Mugni’l-Lebib” ve “Kavaidü’l-İ’rab” adlı eserleri,
  • İbni Mu’tî’nin “ed-Dürretü’l-Elfiyye” adlı eseri,
  • “Molla Câmi” diye bilinen “Kâfiye” şerhi,

ve bunların dışında “İsam”, “Abdülgafur”, “İmtihani’l-Ezkiya”, Cürcânî’nin “Avâmil”i, Zemahşerî’nin “Mufassal”ı, “Şerh-i Keşfü’l-Esrar”, “Dibâce” ve “Şerh-i Misbah” (“Dâvü’l-Misbah”ın şerhi) gibi kitaplardır. Nahiv kurallarının kolayca ezberlenmesi için, bu alandaki bazı kitaplar manzum hale getirilmiş veya manzum eserler yazılmıştır.

Avâmil: Aslen Balıkesirli olan, ama Birgi’de kendisi için yaptırılan büyük medresede uzun yıllar ders verdiği için “Birgivî” diye bilinen Muhammed Efendi’nin ( -1573) hazırladığı bir eserdir. “Avâmil”, âmiller demektir. Âmil, Arapça gramerde kelimelerin sonuna tesir eden edat gibi kelimeler, ismin halleri denen “cerr” harfleri; “için”, “gibi”, “-den beri”, “eğer”, “niçin” gibi kelimelerin kullanışları, temenni, ümit, mutlaklık, istisna, nedensellik v.s. gibi durumları bildiren harflerin kullanışları üzerinde durur. 25 sayfalık bu küçücük kitapçık genelde Arapça cümlelerde çok önemli olan kelime sonlarındaki değişmeler (i’rab) üzerinde durur. Baştan sona kural ve örneklerle dolu olan bu kitabın, öğrenciler tarafından daha iyi anlaşılması için birçok şerhleri yapılmıştır.

İzhâr: Asıl adı “”İzhâru’l-Esrâr fi’n-Nahv” (Nahivdeki Sırla-rın Açıklanması) olan bu kitap da Birgivî Muhammet Efendi’nindir. Genelde Avâmil kitabındaki konuların daha derinlemesine işlendiği bu kitap da kelime sonlarındaki değişiklikleri âmil, ma’mûl ve amel (i’rab) düzeni ile inceler.

Arapça gramer kurallarını anlatmak için yazılmış bu eserler de Arapça yazıldığı için, çeşitli isimlerle şerhedilmiş, “Mevhum-u İzhâr” adıyla Osmanlılar zamanında Türkçeye çevrilmiştir. Özellikle “Adalı” diye bilinen şerh, öğrenciler arasında yaygın olarak kullanı-lıyordu. Kitapların Arapça orijinalleri ve Türkçeleri günümüzde de yayınlanmıştır.

Kâfiye: Sarf ve nahiv ilimlerinde üstad olan ve “İbni Hâcib” unvanıyla tanınan Osman b. Ömer ( -1174) tarafından yazılmıştı (aynı yazarın “Fer’i” ve “Müdevvene” adlı nahiv kitapları da vardır). Nahiv alanında ileri düzeyde okutulan, sadece örneklerle öğretmeyi amaçla-mayıp konuların felsefesine de giren bir kitap idi. Muhammed Bahşî (veya Halebî) (1628-1687) tarafından “eş-Şâfiye fî Nazmi’l-Kâfiye” adıyla nazım haline getirilmişti. Aslında Kâfiye şerhi olan ve asıl adı “el-Fevâidü’z-Ziyâiyye fî Şerhi’l-Kâfiye” olduğu halde Molla Câmî (1414-1492) tarafından hazırlandığı için “Molla Câmî” adıyla bilinen nahiv kitabını da Kurt Muhammed Efendi (-1587) Türkçeye çevirmiştir. Vassaf Abdullah Efendi de “İrşâd-ı Ezkiyâ” adıyla man-zum olarak tercüme ve şerh etmiştir. “Şerhu Kâfiye” adıyla Alâaddin Ali Fenarî’nin (-1497) de bir eseri vardır.

Mugni’l-Lebîb”: “İbni Hişam” diye bilinen ve Arapçanın incelikleri hakkında mükemmel bir bilgiye sahip olan Abdullah b. Yusuf’un (1309-1360) Arapçadaki edatlar ve harflerle ilgili kitabı idi. İznikli Vahyizâde Muhammed Efendi tarafından yapılan şerh çok meşhur idi (Arap âlimleri de buradan alıntı yapıyordu). İbni Hişam’ın nahve dair bir başka kitabı olan “Kavaidü’l-İ’rab” da Osmanlı medreselerinde okutulan bir eser idi ve birçok hâşiyeleri vardı. Gene İbni Hişâm’ın bu alanda, İrâkî’nin “Tenkih”i üzerinde yaptığı şerh olan “Tavhîd” kitabı da bazı yerlerde okutuluyordu.

Elfiye”: “İbni Mâlik” (“İbni Melek” dendiği de oluyordu) diye bilinen Muhammed b. Abdullah’ın (1203-1273) nahive dair bin beyitlik meşhur eseri. İbni Malik burada nahiv kurallarını açıklarken örneklerini Kur’ân, hadisler ve meşhur Arap şiirlerinden seçmiştir (Gene İbni Malik’in nahve dair üçbin beyitlik “el-Kâfiyetü’ş-Şâfiye” adlı bir eseri yanında “Teshil” gibi kitapları da vardır). Murâdî, İbni Nâzım gibi yüzlerce âlimin Elfiye Şerhleri vardır. İbni Mu’tî’nin ( -1265) nahve dair esas adı “ed-Dürretü’l-Elfiyye” olan bir eseri vardır.

Şerh-i Mısbah”: Nasır b.Abdüsseyyid Matrızî (-1212) tarafından yazılan nahve dair “Mısbah” kitabının şerhidir.

İmtihânü’l-Ezkiyâ”: Kadı Beydâvî’nın Kâfiye özeti olan “Lübâbü’l-Elbâb fî İlmi’l-İ’râb” adlı eserinin Birgivî Muhammet Efendi tarafından “İmtihâni’l-Ezkiya Şerhu’l-Lübbî mine’l-Nahv” adıyla şerhedilmiş halidir. Ayrıca bunun da birçok şerh ve hâşiyeleri vardır.

2.1.3. Belagat

Bilim olarak düzgün ve yerinde konuşma sanatının kurallarını inceler. Kendi içinde Meânî, Beyân ve Bediî olarak üçe ayrılır. Esas amacı Kur’ân’ın ifade mucizesini ortaya koymak, İslâm dininin anlatımında konuşmacıları iyi yetiştirmek olan bu bilim, sık sık Arap edebiyatı ile de karışmıştır.

Belâgatın

  • “me’ânî” kısmında haber ve dilek kipleri, emir, yasaklama, soru, temenni, ünlem şeklindeki ifadeler, cümle içinde kelimelerin yeri, cümleleri birbirine bağlama veya uzun cümleleri ayırma, sözü uzatma ve kısaltma gibi konular;
  • “beyân” kısmında teşbih (benzetme), kelimeleri mecazî anlamda kullanma teknikleri, kinaye gibi konular;
  • “bediî’” kısmında da kelimelerle ve anlamlarla ilgili süsleme sanatları, güzel söz söyleme sanatları anlatılmaktadır.

Belâgat alanında en yaygın olarak okutulan kitaplar “Muhtasar Meani”, “Mutavvel”, “İzâh”, “Miftah”, Telhis”, “İsâm” ve Seyyid Şerif’in “Miftah Şerhi”dir.

Belâgat bilimlerinde okunan kitapların temelini Siraceddin Sekkâkî’nin ( -1228) “Miftâhu’l-Ulûm” adlı eser teşkil eder. Bu eserin birinci bölümü sarf, ikinci bölümü nahiv ve son bölümü de meânî ve beyân bilimlerine ayrılmıştı. Bu esere Hatib el-Kazvinî ( -1338) tarafından yazılan “Telhisü’l-Miftâh fî’l-Me’ânî ve’l-Beyân” adlı şerh (veya İbni Hâcib’in aynı esere yazdığı muhtasar) bazen “Telhîs” bazen “Miftâh” olarak söylenegelmiştir. Bu eser, gerek şerh gerekse hâşiye olarak daha sonraki belâgat kitaplarının esasını teşkil etmiştir (gene belâgat kitapları arasında yer alan “İzâh” da Kaz-vinî’nindir). Sadettin Teftazanî’nin hem “Miftahu’l-Ulûm” şerhi hem de “Telhîs” şerhi vardır. Bu şerh » “Mutavvel” adını taşıyordu. Daha sonra bu şerhi kısaltarak » “Muhtasar” adını vermiştir.

Medreselerde “Şerh-i Miftâh” olarak okutulan şerhler Seyyid Şerif’in, Sadettin Teftazânî’nin veya Şeyhülislâm İbni Kemâl’inkidir. Bu, müderrisin seçimine bağlı idi.

Fâtih zamanında 30-35 akçe yevmiyeli medreselere, bu kademede okutulan kitabın adına izafeten “Miftah medreseleri” deniliyordu.

Mısbah”: Sekkâkî’nin “Miftâhu’l-Ulûm” adlı eserine Seyyid Şerif Cürcânî tarafından yapılan şerh. Bu şerhe Osmanlı müderrisleri tarafından birçok şerh ve hâşiyeler hazırlanmış; eser, üzerinde yapılan çalışmalarla beraber Osmanlı medreselerinde en çok okunan kitaplar-dan biri olmuştur.

Mutavvel”: Eserleri yüzyıllarca Anadolu medreselerinde ders kitabı olarak okutulan Sa’deddin Mes’ûd b. Ömer Teftazânî’nin (1312-1390), Hatib Dımışkî’nin “Telhîsü’l-Miftâh” kitabına yazdığı şerh olan “el-Mutavvel ale’t-Telhîs” adlı eseri (Teftazânî’nin “el-Mutavvel ale’l-Miftâh” adlı eseri de var). Kur’ân’ın ifadelerinin güzelliğini en iyi açıklayan eser olarak bilinir. Bunun Seyyid Şerif Cürcânî ( -1413), Ebu’l-Kâsım el-Leysî es-Semerkandî (1483) ve Siyâlkûtî (-1656) tarafından yapılan hâşiyeleri ve Hasan Çelebi ( -1481) tarafından yapılan şerhi de meşhurdur. Abdünnafi İzzet Efendi (-1890) tarafından tercüme edildi.

Muhtasar”: Sa’deddin Mes’ûd b. Ömer Teftazânî’nin belâ-gat bilimine dair eseri. Bu da medreselerde yaygın olarak okutulu-yordu.

Telhîs”: “Telhîs fi’l-Belaga”. Sa’dettin Teftazanî’nin Arap Edebiyatı konusundaki eseri. Kadı Celaleddin Kazvinî’nin de gene meani ve beyan üzerine “Telhîs”i vardır.

Medrese derecesi Ders adı Okutulan Kitaplar
Yirmili BelâgatKelâm

Fıkıh

MutavvelHâşiye-i Tecrîd

Şerh-i Feraiz

Otuzlu BelâgatKelâm

Fıkıh

Hadis

Şerh-i MiftahHâşiye-i Tecrîd

Tenkih, Tavzih

Mesâbih

Kırklı BelâgatFıkıh

Usul-ü Fıkıh

Hadis

Miftahu’l-UlûmSadru’ş-Şerîa, Meşârik

Tavzih (Teftezânî)

Mesâbih (Bagavî)

Ellili Hâriç FıkıhKelâm

Hadis

HidâyeŞerh-i Mevakıf

Mesâbih

Ellili Dâhil FıkıhUsul-ü Fıkıh

Hadis

Tefsir

HidâyeTelvîh

Buharî

Keşşaf, Beyzâvî

Sahn-ı Seman FıkıhUsul-ü Fıkıh

Hadis

Tefsir

HidâyeTelvîh, Şerh-i Adûd

Buharî

Keşşaf, Beyzâvî

Altmışlı FıkıhUsul-ü Fıkıh

Kelâm

Hadis

Tefsir

Hidaye, Şerh-i FeraizTelvîh

Şerh-i Mevâkıf

Buharî

Keşşaf

  1. Medreselerde okutulan dersler

Çok değişik şekilde sınıflandırmalar olmasına rağmen, biz medreselerde okutulan dersleri hazırlık dersleri, İslâmî bilimler, İslâmî bilimlere yardımcı dersler ve İslâmî sanatlar olarak sınıflandırdık. Elbette burada sayılan dersler ve ders kitapları her medresede okunmadığı gibi, bazı medreselerde burada sayılmayan ders konuları ve kitapları da okutulmuş olabilir. Bizim vermek istediğimiz, medreselerdeki programın ana hattıdır.

Ders kitabı olarak ilk başlarda bazı müderris ve âlimlerin orijinal kitapları okutulurken, daha sonra bu kitaplar üzerinde yapılan şerh, hâşiye, ta’likat, ihtisar, telhîs vs. şeklindeki çalışmalar okutulmaya başlanmıştır. Bu kavramlardan

  • “şerh”, bir eserin ana metnini esas alarak bunun üzerinde açıklama ve genişletmeler yapma;
  • “hâşiye”, bir eserin anlaşılamayan kavram ve konularını berraklaştırmak için kenarına veya altına açıklamalar ekleme;
  • “ihtisâr”, bir kitaptaki bazı gereksiz ayrıntıların çıkartılarak sadeleştirilmesi (“muhtasar”);
  • “ta’likât”, bir kitabın açıklanması gereken yerler için kenarına notlar koymak veya ayrı bir kitap yazmak;
  • “telhîs” oldukça geniş olarak hazırlanan eserleri halkın veya öğrencinin daha iyi anlaması için özetlemek demekti. Bu çalışmalar kitap sayfaları üzerinde yapılabildiği gibi ayrı eserler halinde de hazırlanabiliyordu.

Aşağıda bazı ayrıntıları verilecek olan medrese ders programları ve kitapları belli bir sıra dahilinde tek tek okutulmuyordu. Ama önce sarf, burada yeterli bilgiye sahip olunca nahiv, burada temel kitapları bitirenler mantık ve burada yeterli eğitim alanlar da akaid konularına geçiyorlardı. Bunun üstünde tefsir, hadis ve diğer yüksek islâmî bilim konuları işleniyordu. 1869’da faal İstanbul medreseleri hakkında bir belgeyi değerlendiren Mübahat Kütükoğlu, o zaman İstanbul medreselerinde okuyan öğrencilerden 578’inin Sarf, 3027’sinin Nahiv, 1101’inin Mantık (374 Fenârî, 610 Tasavvurat, 117 Tasdîkât), 287’sinin Akaid Şerhi, 108’inin Kadımir, 182’sinin ise Celâl okuduğunu bildiriyordu. Demek ki, medrese öğrencileri eğitimin başlangıç kısımlarında boğuşup duruyordu (veya müderrisler bu konuları anlatmayı tercih ediyorlardı).

Mustafa ERGÜN